İçimizden Biri..

İçimizden Biri..

Değerli meslektaşlarımız

Odamızın sosyal platformları ve oda web sayfamızda eczacılarımızın kaleme aldığı köşe yazılarının yayınına başlayacağız.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe özel bu köşemizin ilk konuğu Ecz. Demet Ertaylan. 

Kendisine katılımı için teşekkür ediyoruz. 

Bundan sonra belirli periyotlarda, bilim, sanat, spor, sosyal yaşam ve bunun gibi ilgi alanınız olan konularda, tecrübelerinizi bizimle paylaşabilmeniz ve bizlere ilham kaynağı olabilmeniz için bu köşeyi siz meslektaşlarımıza ayırmak istiyoruz.

Meslektaşımız Ecz. Demet ERTAYLAN'ın kendi kaleminden bisiklet macerası aşağıda sunulmuştur,

Bisikletin hayatıma girmesi ilkokulda babamın mezuniyet hediyesi olarak bilgisayar mı (yaşı tutanlar bilir o zamanlar commodore-64 modası var ve her çocuğun rüyası) bisiklet mi istediğimi sormasıyla oldu. Hareketi seven bir çocuk olarak tercihimi bisikletten yana kullandım. Sahip olduğum ilk mavi Bisan bisikletimle Ankara 'da Orman Lojmanlarının bahçesinde bir çok arkadaşımla birlikte güvenli ve özgürce bisiklet sürdüğüm zamanlar çocukluğumun en hoş anılarıydı. Sonra taşındık ve bisiklete uzun zaman ara vermem gerekti. Doğa sevgim üniversite yıllarında dağcılıkla ilgilenmeme neden oldu ama o başka bir hikâye. 2013 yılında dağcılıktan arkadaşlarım Bartın Bisiklet Festivali ne gitmek isteyip istemediğimi sorduklarında onlara bisikletim olmadığını söyledim. Onların verdiği ödünç hantal bir bisikletle Bartın’a giderken neye kalkıştığım konusunda tamamen bilgisizdim.  Sadece daha önce görmediğim Bartın'ın doğal güzelliklerini keşfetme ve çocukluğumun bisikletle ilgili güzel anılarını tazeleme heyecanı vardı. Festivalin ilk günü toplandığımız alandaki insanların oldukça yüksek yaş ortalamasını gördüm. 85 Yaşında fit bir beyefendi ile muhabbet ettik-yaşıma ve enerjime güvenerek arkadaşıma; onlar başarırsa biz de başarırız dediğimde, arkadaşım onların çok tecrübeli bisikletçiler olduğunu söyleyerek önyargımdan dolayı beni uyardı. Karadeniz’deki bisiklet festivalinin, festivallerin en zorlularından olduğunu, ancak belli bir düzeye gelmiş bisikletçilerin katılma cesaretini gösterdiğini yola çıkınca başıma gelenlerden sonra anladım. Gruptakilerin bisikletlerin üstünde, üstelik eşyalarını da taşıyarak o dik yokuşları düz yolda gider gibi emin bir şekilde çıkmaları bana bir mucize gerçekleştiriyorlarmış gibi gelmişti. Benim kurtarıcım, benim gibi bu işin başında olanlar ve zaman zaman binemeyip yolda kalanlar için festival organizasyonunca ayarlanan' süpürge 'denen araç oldu. Dönünce ilk işim sonraki 9 yıl boyunca beni binlerce km taşıyacak ilk tur bisikletimi almak oldu. Bisiklet alırken tecrübeli bisiklet sürücülerinin dediği şu sözü dikkate almanızda fayda var; iki tür bisiklet vardır ya bisiklet sizi taşır ya siz bisikleti taşırsınız. İyi donanımlı ve bakımlı bir bisiklet sürüş keyfinizi çok etkileyecektir. Tecrübe kazandıktan sonra bana bisiklete yeni başlayanların en çok sorduğu  soru ne tür bir bisiklet alınması gerektiği. Bunun cevabı bisikleti hayatınızda nasıl kullanacağınızla ilgili. Hız yapmak ve yarışlara katılmak isteyenler ince tekerli yol (yarış) bisikleti, patika yollarda gezmek için kalın tekerli mtb (dağ) bisikleti, ve asfalt yolda şehirde sürmek için orta kalın tekerli tur(şehir) bisikleti. Gerçi içinize bir kez bisiklet sevgisi yerleştikten sonra sırasıyla hepsinden edinmek isteyeceksiniz. Ben uzun zaman çoğunlukla Türkiye'nin pek çok yerinde yapılan bisiklet festivallerine  katılmayı tercih ettim çünkü festivaller ülkemizin pek çok doğal güzelliklerini yeni arkadaşlıklar kurarak ve güvenli bir şekilde bisiklet sürerek keşfetmemi sağladı. Her festival tur içeriğini (günlük km ve çıkılacak yokuşları) ve turun ne tür bisiklete uygun olduğunu önceden açıklar ve siz de seçiminizi yapabilirsiniz. Başta 30 km lik sürüşleri bile nasıl yapacağım endişesi taşıyordum ama zamanla sürdükçe  o uzun kilometreler ve yokuşlar gayet yapılabilir gelmeye başladı. Hayatımın zor dönmelerinde bisikletle doğada olmak terapi etkisi yapıyordu festivallerden tatlı bir yorgunlukla tazelenmiş ve arınmış olarak dönüyordum bu da Türkiye deki pek çok festivale gitmeme sebep oldu. Hatta 8 yaşında olan ikiz oğullarımı da 3 yıl boyunca bu etkinliklere ortak ettim. Çok güzel edinimler ve anılar edindiler. Sonra yine bana başta çok uzak olan kaplumbağa misali bütün eşyalarımı bisikletimle taşımak hedefim haline geldi. Ona göre malzemeler edinip cesaretimi toplayıp taşımalı tur dediğimiz turların en güzellerinden biri olan hem bisikletimizle  antik kentleri dolaştığımız  hem de 23 Nisan da köy okullarında  bisikletçiler olarak hediyeler vererek  çocuklarla bayram kutladığımız İzmir deki  az bilinen Antik Kentler Turuna katıldım. Bu işin altından da kalkabileceğimi keşfedince yurtdışı turları yapan bisikletçi arkadaşlarıma katılmak için hazır olduğumu anladım. Hırvatistan, Karadağ, Sırbistan, Arnavutluk gibi zorlu yolları olan Avrupa ülkelerine bisikletimle yaptığım seyahatlerde gördüm ki her yaştan her meslekten bir çok insan gereksinim duyduğu tüm eşyalarını bisikletle taşıyarak uzun seyahatler ediyor. Bu bölgelerde biz denk gelmesek de bir çok Avrupa ülkesinde bisikletçiler için özel olarak oluşturulmuş Eurovello denen yollar olduğunu biliyorum. Bu yollar bisikletlilerin ihtiyaçları için düşünülmüş tesisler ve güvenli bir sürüş temin ediyor. Peki ülkemizde bisikletli olmak nasıl derseniz ki bana sık sorulan bir diğer soru da ülkemizde trafikte bisiklet kullanmanın güvenli olup olmadığıdır. Maalesef ülkemizde trafikte bisikletli olmak  güvenli diyemeyeceğim bu nedenle ben bisiklet sürmek için festivalleri ya da trafiğin olmadığı doğal alanları tercih ediyorum. Bu nedenle ikinci bisikletim bir dağ bisikleti oldu. Trafikte bisikletliler için bir farkındalık oluşturmak hedefiyle ilk kez 2013 de İzmir de Sema Gür isimli bisikletçi bir kadın tarafından Süslü Kadınlar Bisiklet etkinliği düzenlendi. Kentlerin yollarını “egzoz kokusu değil parfüm kokusu sarsın” sloganıyla yılda bir kez Türkiye'nin birçok ilinde özellikle biz bisiklet süren kadınların kendilerini ve bisikletlerini süsleyerek sürüş yaptığı bu eylemle trafikte bisikletlilerin de var olduğuna dikkat çekmek istiyoruz. Yine doğayı koruyan en güzel taşıt olan bisikleti hayatlarının bir parçası yapan bisiklet binen dostlarım ülkemizin doğal güzelliklerini korumak için de zaman zaman bir araya geliyor. Örneğin benim de geçen yıl katıldığım Van Gölü Aktivistleri tarafından Van Gölü nün temiz kalması için gerçekleştirilen Van Gölü nün etrafını 7 günde bisikletle dolaştığımız tur aktivitesi gibi...

 

Tüm bu süreç sonunda edindiğim performans ve arkadaşlarımın ısrarıyla bu kez yarışlara katılmaya karar verdim. İzmir de gerçekleştirilen ufak çaplı yaş kategorisi olmayan bir yarışta bayanlar dalında bir ikinciliğim oldu ama bisikletin benim hayatındaki anlamının yarışmakla ilgili olmadığını anlamamla başka yarışlara katılmak istemedim. Benim için bisikletle seyahat etmek başka hiç bir taşıtta olmadığı kadar çevrenizi hissetmenize ve ayrıntıları fark etmenize neden oluyor. Eğer bisikletin hayatınızda yer alması için geç kaldığınızı düşünüyorsanız size bizzat tanıştığım ve hikayelerini hayranlıkla dinlediğim İzmir’li bisikletçi bir kadından bahsetmek istiyorum. 55 yaşında emekli olduktan sonra bir uğraş ararken evde durmak yerine bisiklet binmeye başladığını duyduğunuzda ve Türkiye'yi ve dünyadaki birçok yeri bisikleti ile gezdiği hikayelerini dinlediğinizde ve hayranlık uyandıran performansını gördüğünüzde hiçbir şey için geç olmadığına tümüyle ikna olacaksınız. Bisiklet binen daha çok insan oldukça ülkemizin birçok doğa probleminin çözüleceğine ve insan ilişkilerinin iyileşeceğine inanıyorum. Son yıllarda ülkemizde bisiklete olan ilginin artmasıyla ülkemizin de bisikletliler için güvenli bir hale dönüşmesi için gerekli atılımları yapmasını tüm bisiklet severler adına diliyorum. Son olarak bisikletçilerin bisikletlerini sürerken atmayı sevdiği bir sloganla sözlerimi bitiriyorum.                ARABADAN-İN BİSİKLETE-BİN

 

                                                                                              Ecz. Demet ERTAYLAN